Kahrına düşmüş gidiyor, yığınla mur!
Ne vakit gelecek diye dalında meyveler,
Rüzgarlı baharlara adını geveler.
Karşımda eli böğründe dolanan nice put,
Gamlı çınara meyve, gambaz çaput!
Bağlıyor birbirine yılları, dalında bin bir dilek,
Babalar onun gövdesi, gölgesi kırmızı yanaklı çilek...
Satılamaz bir çınarın huzuru kiloyla,
Bir ağıt ki; karşımda gül, oyna...
Mart'tan dem vurdu mu mevsimler çınara,
Kaplar göğsünü al yanaklı bir kızın nara!
Bizi güneşte bırakıp, şimdilerde kime gölge etmekte?
Baba kokusu; eve giren her lokma ekmekte!
Hayatın yükü bir erkeğe baba olmayla eş değerse şayet,
Cenneti annelerin ayaklarına emanet eden o kutsal ayet,
Sarıyor babasına anne olmuş sıska bedenli bir kızı,
Rüzgar; dallara gam vurarak çalıyor hüzünlü şarkımızı.
Takvim aylardan Mart olunca,
Gövdende gezer yığınla karınca...
Bağlıyor birbirine yılları, dalında bin bir dilek,
Babalar onun gövdesi, gölgesi kırmızı yanaklı çilek...
Satılamaz bir çınarın huzuru kiloyla,
Bir ağıt ki; karşımda gül, oyna...
Mart'tan dem vurdu mu mevsimler çınara,
Kaplar göğsünü al yanaklı bir kızın nara!
Bizi güneşte bırakıp, şimdilerde kime gölge etmekte?
Baba kokusu; eve giren her lokma ekmekte!
Hayatın yükü bir erkeğe baba olmayla eş değerse şayet,
Cenneti annelerin ayaklarına emanet eden o kutsal ayet,
Sarıyor babasına anne olmuş sıska bedenli bir kızı,
Rüzgar; dallara gam vurarak çalıyor hüzünlü şarkımızı.
Takvim aylardan Mart olunca,
Gövdende gezer yığınla karınca...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder