11 Mart 2015 Çarşamba

ÇIRAĞIN KALEMİ

Gül diyarına kement dikenden mızrak,
Bülbül yuvasına mesken kanatlı kızak.
Adı seni hatırlatan bu sevda diyarına,
Düşkün bir yolcu gibi bakarak yarına.
Güneş yeni bir umut daha doğurmadan,
Gidiyor gündüzlü geceli durmadan.
Elleri gül kokulu bu dev karargahta,
Elinde bir silah, cinsi tahta...
Barut gibi içinde birikmiş hisleri,
Namluya veren görünmez elleri,
Öpüyor her gece kınından çıkarak,
Ustasına tabi olmuş toy çırak.
Büyüyor vicdanına kanıp maskeli asrın,
İhtişamına kapılıp bu zümrütlü kasrın,
İçinde seyrine daldığı ışıklı kubbe,
Şimdilerde bir yanı ayyaş, bir yanı züppe!
Haykırır gibi er kişi niyetine selayı,
Ararken er meydanında, kaybettiği sılayı.
Bir vuslat kalır elinde, bir de pusat.
Leş diyarına gel de pusu at!
Hiçbir mevzide gerekçe yok ölüme,
Alçaklık tabiatıyla harmanlı bölüme,
Başrol olmuş etten kuklaların,
Sessizliği sağır eden sese tıkalı kulakların,
Duyamadığı o ulvi sesle,
Yükseliyordu sevda, onu arayan nefesle...