18 Şubat 2015 Çarşamba

HÜZÜN

Bir yük omuzlarımda, beni geriye iten,
Bir sebep bakışlarımda, gördüğünü inciten.

Karmaşık ve karanlık bir yolda yürüyorum.
Gamdan bir tuale, hüzünlü renkler bürüyorum.

Bir benmişim gibi alemde tek başına kalabalık,
Yalnız benim getiren, kainata sonsuz kabalık!

Alabildiğince uzak memleketlere uzanan ahım,
Bir tek sende yankı bulur, sana uzanır şahım...

Bir acizin hiçlik makamını hakkıyla yaşadığı vakitlerde,
Her sabah dünyaya verdiği yaşam akdinde.

Birbirinden bağımsız attığı adımların,
Hayatına düğüm örmüş kör hadımların.

Tane tane dokuduğu bu hüzün eleğinde,
Acıyı hissediyor, zerre zerre iliğinde.

Bu hayat hep mi bana dar gelecek diye içini çekerken,
Vakit dert yanmak için epeyce erken.

Diyerek, doğruldu başını kaldırıp semaya,
Hüzün bile hoş gelir, dahilse sevdaya...




11 Şubat 2015 Çarşamba

ARAF

Gökyüzünün her gün yeniden ikrarı,
Cennete bal yapmış dünyalı arı.
Gelişi şafağa nazır bir demdir,
Hırs bahçesinde aşkın çocuklarını emdir.

Dünya bir açık hava kafes,
Karanlığı gizleyen afili fes.
Saklanıyor vicdanın pençesinden,
Güç bulup aynada, iki tutam perçeminden...

Ne vakit karanlık bir diyar çıksa yoluna,
Korkuyu yâr ederdi koluna.
Bir tek zihnine nakşettiği doğruları,
Biliyordu kendine dair soruları.

Gölgesine dahi imrendiği başkasını,
Nefesini emanet aldığı bedenin şakasını,
Hiç bitmeyecekmiş gibi sürdüğü bu dev tarlada,
Neden ve niçin  düşünür arada.

Bu güneş, bu ay, bu yıldızlar neden?
Bir gök ki, geçer iğneden!
Sonsuzluğa açılan bin bir perdeden,
Aşkı sıralar beden beden...